Ekran deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma ilk televizyon ve sonra da monitörler geliyor. Benim gibi Y kuşağının ortasına doğduysanız, televizyonların ve bilgisayarların giderek popülerleştiği ve görece daha kolay satın alınabilecek bir dönemde çocukluğunuzu yaşamışsınızdır. X kuşakları genelde tüplü televizyonu, Z kuşağı ise tablet ve telefonları düşünecektir.
Ben 30'lu yaşlarımın başında yaşasam da kendimi çok şanslı hissediyorum. Herkes kendi yaşantısında önemli bir dönemi görmüştür. Ancak ben; ucundan radyo kültürünü, tüplü televizyonların devrinin kapanışını, bilgisayar tablet telefon teknolojisinin inanılmaz yükselişini ve son olarak da giyilebilir teknolojilerin (akıllı saatler, VR gözlükler vs.) hayatımıza giderek girişine canlı canlı tanıklık ettim. Böyle giderse bu gibi teknolojilerin bir çoğunun devrinin kapanışına ve kuantum gibi teknolojilerin de kıvılcımlarından doğuşuna tanıklık edeceğim gibi.
Tüm bu teknolojilerin hayatımıza getirdiği ortak şey ekranlar. Ekranlar inanılmaz faydalı şeyler. Bir kere uzakları yakın kıldılar. Belki hayalini bile kuramayacağımız yerleri evimize, avucumuzun içine getirdiler. İlişkileri, eğitimi, sosyalliği, ekonomiyi ve daha bir çok alanı değiştirdi, dönüştürdü. Bilbordlar resimlerden ekranlara dönüştü. Durak afişleri ekran oldu. Telefonlar, tabletler, televizyonlar giderek daha büyük alanlar kaplamaya başladı. İz düşümleri küçülse de gördüğümüz piksel sayısı gün geçtikçe artıyor.
Bunu yazarken aklıma geldi. 2005 yılında İngiltere'de bir öğrenci olan Alex Tew bir proje olarak bir web sitesi kurmuştu ve 1.000x1.000 pikseli (1 milyon piksel) tanesi 1 dolardan satmayı başarmıştı. Bugün site hala duruyor. Sloganı “Own a piece of internet history!', “İnternet tarihinden bir parçaya sahip ol!' idi. Ve bu projeden 1 milyon dolar kazandı.
Aslında bu girişimin konumuzla çok ilgisi yok gibi. Bununla birlikte 16 yıl öncesi ile bugünü karşılaştırmakta, hayatımıza giren piksellerin yoğunluğunu anlamakta yardımcı olacaktır. Bugün 4k (3840 x 2160) bir yayın yaklaşık 8,29 milyon piksele sahip ve ortalama saniyede 30 defa 8.29 milyon piksele maruz kalıyoruz.
Peki faydaları anladık. Yoğunluğun artışını da gözümüzde - becerebildiğimiz kadar- canlandırdık. Ya şimdi?
Şimdi zararlarına gelelim. Öncelikle göz sağlığımız konusunda ekranların zararları aşikar. Ben 23 yıldır miyop gözüğü kullanıyorum. Bilmeyenler için kısaca miyop, uzağı bulanık görme (uzağı odaklamada sıkıntı) diyebiliriz. Bunun birincil sebebi artık eskisi gibi romantik romantik uzaklara dalıp gitmiyoruz. Ekranlara dalıyoruz. Uzaklara bakmadığımız için de göz kasları uzağı odaklama konusunda zayıflıyor. Aynı zamanda ekranların oluşturduğu yapay ışık, yoğun miktarda mavi ışık içeriyor. Bu da insan gözünde yoğunlaşarak hormonel dengemizi bozarak, uyku sorunları başta olmak üzere bir çok probleme yol açıyor.
Fiziksel rahatsızlıklar gerçekten çok kritik. Bunu, tekrar etmeye gerek yok. Ancak beni daha çok endişelendiren ekranların oluşturduğu zihinsel sorunlar. Sürekli ekranlarda görsel bir şeylere bakmak ve bir şeyleri görmek, yaratıcılığımızı öldürüyor. Bir konuda düşünüp, hayal gücünüz ile zihninizi kullanmak yerine, sizin için hazırlanmış basma kalıp düşüncelere maruz kalıyoruz. Ve ekranlar gerçekten fiziksel çerçeveleri olduğu gibi zihinsel çerçeveler örüyor bize. Bizler de bu çerçeveleri kabul edip, yeni ve yaratıcı düşünme becerimizi kaybediyoruz.
Mavi ışık ile birlikte uyku bozuklukları, beraberinde daha depresif ve karamsal olmamıza neden oluyor. Sosyal medyanın sürekli gözümüze soktuğu - YALAN- mükemmel hayatlar bizde bir problem olduğu düşüncesini pompalıyor. Reklam şirketleri de bize daha çok mutluluk satmak için fırsat buluyorlar.
Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum. Gerçekten…
Peki ne yapalım yani? Kıralım mı bütün ekranları? Hayır! Bu sadece ekranlar için değil, hayatımıza giren tüm teknolojiler için geçerli. Kaçınmak çözüm değil. Yasaklamak çözüm değil. Çözüm farkındalığımızı arttırarak, bilinçli kullanmak.
Öncelikle ebeveynler çocuklarını susturmak, oyalamak için ekranları kullanmamalı. Aynı zamanda yaşına uygun bir şekilde çocuklara bu konunun ne kadar önemli olduğunu anlatmak gerek. Yetişkinler de, bağımlılıklarının farkındaysalar profesyonel destek alabilirler. Bağımlı olalım ya da olmayalım, mutlaka kendinizi bir değerlendirin, düşünün. Günde kaç saat ekranlara bakıyorsunuz?
Şimdi eğer buraya kadar sabırla okuduysanız, öncelikle çok teşekkür ederim. Şimdi lütfen bu ekrandan sadece 5 dakikalığına kopun. Hatta çevrenizdeki tüm ekranlardan 5 dakikalığına kopun. Gözlerinizi kapatıp 1 dakika dinlendirin. Ardından, imkanınız varsa, kalan 4 dakikanızda görebildiğiniz en uzaktaki -ufuktaki - manzaraya bakın. Ve her gün, mümkünse bu 5 dakikayı kendinize ayırın. Ve mottomla bu yazıyı da bitiriyorum.
Farkına var, dengeyi bul ve değer üret….